Ceyda Aksel'in blog, sağlık ve güncel teknoloji haberleri hakkındaki kişisel paylaşım platformu.

2016/07/30

Unutkanlık Gideren Besinler


Son zamanlarda herkesin en büyük sorunu unutkanlık. İnsanlar bu sorunu nasıl çözebileceği düşünüyor. Bizde size yardımcı olabileceğini düşündüğümüz yazımızı okumanızı tavsiye ederiz.
Haftada 2 gün balık yiyin. Omega 3 yağ asitlerinden zengin beslenmek Alzheimer riskini azaltır.
Ceviz, omega 3 yağ asidi açısından en zengin besinlerden biridir. Güçlü bir hafızaya sahip olmak için günde 3 adet ceviz tüketilmeli.
Bir avuç üzüm: Özellikle kuru üzüm, zihni kuvvetlendirir. Unutkanlığı yenmek için her gün bir avuç yenilmelidir.
Ahududu: Zindelik verir, zihinsel yorgunluğu giderici güce sahiptir.
Kereviz: Sinir yorgunluğunu ve unutkanlığı giderir.
Bitter çikolata: Kakao içerisindeki flavonlar nedeniyle beyindeki kan akışı hızlandırır.
Ciğer: Beyin ve sinir hücrelerini geliştirir. Alzheimer hastalığına karşı etkilidir. Unutkanlığa karşı etkilidir.
Karanfil çayı: Karanfil, bildiğimiz çay gibi demlenip tatlandırılarak içildiğinde, hafızayı güçlendiriyor, zihni canlandırıp unutkanlığı geçiriyor.

Mantar Kanserle Savaşıyor!


Mantarın dünyanın birçok ülkesinde üreyebilen latince fungi olarak adlandırılan besin gruplarından sebze grubuna dahil edilen oldukça faydalı bir besindir. D vitamini içeriği olan çok az doğal besinden bir tanesidir. Son yıllarda kanser ve obezite gibi birçok önemli hastalık tabloları ile ilişkilendirilen D Vitamini doğal olarak çok az besinde yer almaktadır. 300g mantar günlük D vitaminin yüzde 20'sini karşılamaktadır.  
Mantarların kalorileri çok düşüktür. 100 gramda yaklaşık 15-20 kalori bulunur. Doymuş yağ ve kolestrol içermez. Protein oranı oldukça yüksektir.  Mümkün olduğunca kısa süreli pişirmek hafif sert bırakmak ve suyunu kaybetmemesini sağlayarak pişirmek en doğru pişirme yöntemidir.

Sadece hayvansal gıdalarda bulunan B12 vitamini dışında mantar türlerinde de B12 vardır ve biyoyararlılığı ( vücut için kullanılabilirlik ) daha yüksektir. Özellikle reishi, shitake ve maitake gibi bazı mantar türevleri biyoyararlılığı yüksek mantar türevleri olarak bazı çalışmalarda izlenmiştir. Mantarlar kanserden koruyan ve bağışıklığı kuvvetlendiren antioksidan olarak da kabul edilen selenyum mineralince zengin içeriğe sahiptir.
Mantarlar sülfür içeren aminoasit olan ergothionoein içerir ve bu amino asit vücut hücrelerinde antioksidan rol oynamaktadır.
Tiamin, Riboflavin, Niasin, Biotin, Vitamin C, Fosfor, Potasyum ve Bakırdan zengin olup vitamin ve mineral içeriği açısından çok zengindir. Bu fitobesin içeriği mantarı; kalp sağlığını korumada, bazı kanser türlerinde ve kanser tedavisi sırasında bağışıklık sistemini kuvvetlendirmede etkin rol oynamasını sağlamaktadır.
İçeriğinde bulunan CLA ( Konjuge Linoleik Asit ) sayesinde yağ dokusu kaybını artırarak yağ dışı hücrelerin artmasında faydaları vardır. Dolayısı ile formunu korumak ve yağsız kas dokusunu artırmak için fayda sağlayan besinler arasındadır. Meme ve prostat kanserinde içerdiği CLA sayesinde yararlı etki sağladığı görülmüştür.
Biyoaktif içerikleri yüksek olan bazı mantar türevleri medikal ilaç üretiminde tedavi amaçlı, antioksidan, antihipertansif, kolesterol düşürücü, antiviral, antibakteriyel ve antiparazitik etkileri nedeni ike kullanılmaktadır. Bazı kanser çalışmalarında beyaz mantar türlerinin karaciğer detoksifikasyonuna pozitif etki sağladığı görülmüştür.
Mantar alırken taze olmasına dikkat edilmelidir. Açık renkli, kabuğu soyulmamış, yumuşamamış ve iri mantarlar seçilmelidir. Dolapta bir haftadan uzun süre saklanmamalıdır. Dolapta durduğu süre boyunca besin değerlerinin yok denecek kadar azalabildiğini unutmayınız. 

2016/07/28

En İyi Zayıflama Çayları


Bazı bitki çayları bilinçli kullanıldığında etkisini hızla göstererek açlık hormonlarını kontrol altına alır ve kalori yakımını hızlandırır. Tek yapılması gereken günde 3 ya da 4 fincanda sınırlamak şartıyla bu çaylardan içmek. İşte o bitkiler;
  • Rooibos çayı:  Aspalathin adı verilen özel ve güçlü bir flavonoid içeren bu çay, açlık ve yağ depolanmasına neden olan stres hormonlarının seviyelerini düşürür ve daha az yağ depolamanızı sağlar.
  • Oolong çayı: Yeşil çay benzeri bir çaydır ve yağ yakmada etkilidir. Aynı zamanda bu çayı gergin olduğunuz zamanlarda rahatlamak için de tüketebilirsiniz.
  • Yeşil çay: Kateşin maddesi içerir. Bu nedenle; spor yapanlar antrenmanlarından önce mutlaka yeşil çay tüketmeli ve yağ yakımını hızlandırmalısınız. Bu sayede karaciğerinizin yağı enerjiye çevirebilme kapasitesini de yükselteceksiniz.
  • Nane çayı: Journal of Neurological and Orthopedic Medicine'da yayımlanan bir çalışmanın sonuçlarına göre 2 saatte bir nane çayı tüketen insanlar ayda 2.5 kilo kadar zayıflayabiliyor. Aynı zamanda kokusu iştahınızı kapatmanıza yardımcı oluyor.
  • Beyaz çay: Yağ hücrelerinin oluşumunu engelleyen doğal yardımcı olan beyaz çay, aynı zamanda diğer çaylar arasında en zengin antioksidan kaynağı. Nutrition and Metabolism'de yayımlanan bir çalışmaya göre beyaz çay, yağ yakım sürecini hızlandırıyor. Eğer bir diyet çayı arayışındaysan, beyaz çay kesinlikle aradığınız yardımcı!

2016/07/25

Süpermarket Hileleri


İnsanlar uzun çalışma saatlerinin sonunda alışveriş için her şeyi bir arada bulabileceği yerleri yani süpermarketleri tercih ediyor. Ancak hemen hemen her insanın karşılaştığı bir olay süregeliyor; bir ürün almak için girdiğimiz marketten bir iki poşetle çıkıyoruz. Peki bunu her seferinde nasıl başarıyoruz? Bu bir alışveriş çılgınlığı mı, yoksa süpermarketlerin bir oyunu mu?
Süpermarketlerin giriş noktasını bulduk diyelim ama içeriye girdiğiniz an çıkış noktasını bulmak biraz zaman alıyor, çünkü bütün rafların arasından (bir labirent gibi) geçip öyle ulaşabiliyorsunuz. Yapılan araştırmalar insanların önce ürünleri gezmeye sağdan başladığını ortaya koymuştur. Girişte taze ürünlerin olması diğer ürünlerinde taze olduğu algısını ortaya koymaktadır. 
Alışveriş arabalarının büyük olması da bilinç altımıza biraz daha alışveriş yapabileceğimizin sinyalini verir. Marketlerde çalan müziklere dikkat ettiniz mi? Onlar da sizin daha çok alışveriş yapmanız için özel olarak seçilmiştir. Ayrıca marketlerde pencere yoktur. Dış dünya ile bağlantınız kesilir ve kendinizi tamamen alışverişe odaklarsınız. Günlük ihtiyaçların çoğu marketin arka taraflarına yerleştirilmiş ki onlara ulaşana kadar çoğu ürünle göz teması kurmak zorunda kalırsınız. --,99 'lu etiketlerden bahsetmiyorum bile. 
Hiçbir reyonun sonunda boşluk yoktur. Her yol farklı bir reyona açılır ve her ürünün yanında onu hatırlatan başka bir ürünün sergilenmesine dikkat edilir. Örneğin kolanın yanında cipsleri görebilirsiniz. Ayrıca bayan, erkek ve çocuklar için uygun boy aralığı belirlemişler ki bu da o boy aralığında olan raflardaki ürünlere o kişilerin ilgi duyacağı ürünler yerleştirilmiştir. Örneğin çocukların satın almaktan en çok hoşlandığı ürünler hep onların ulaşabileceği yerdedir.
Ve son olarak kasaya ulaştığınızı sandığınız son noktada fiyatı düşen atıştırmalıklar vardır. İşte son vurgun. 
İYİ ALIŞVERİŞLER :)

2016/07/22

Probiyotik ve Prebiyotik Besinler


Vücudumuzda özellikle de bağırsaklarımızda yaşayan bakteriler sindirim sürecinde bizlere yardımcı olurlar ve tükettiğimiz besinlerin oldukça kısa sürede sindirilmesini sağlarlar.Bağırsaklarımızda yaşayan bu yararlı bakteriler olmadan besin sindirimi yapmak neredeyse imkansızdır.
Probiyotik besinler vücudumuzdaki yararlı bakterilerin sayısını arttırır. Zararları bakterilerin ise azalmasına yardımcı olurlar. Böylece bağırsaklarımızın doğal dengesini korurlar. Vitamin ve minerallerin emilimini kolaylaştırırlar. Doğal probiyotik gıdalar arasında yoğurt, ayran, lahana turşusu, kefir, zeytin, pastörize edilmiş turşu ve turşu sularıdır. 

Prebiyotikleri ise bu mikroorganizmaların gelişmesi için gerekli olan sindirilmeyen gıda bileşenleri olarak tanımlayabiliriz.
Prebiyotik bileşenler, daha çok karbonhidrat grubunda yer alan ve genellikle çözünür lif işlevi görüp bağırsak  aktivitesini olumlu yönde etkileyerek, bağırsak hareketlerini düzenlemekte, kalsiyum ve magnezyum gibi minerallerin emilimini ve biyoyararlılığını (vücutta kullanım etkinliği) arttırmaktadır. Ayrıca patojen mikroorganizmaların çoğalmasını da önleyebilmektedir. Muz, sarımsak, soğan, pırasa, kepekli buğdaylar, yulaf, keten ve arpa bu bileşenler bakımından zengindir. 
Antibiyotik kullanımı, sık alkol alınması, hazır gıdaların sık tüketimi, yoğun stres, ishal bu yararlı bakterilerin ölmesine neden olarak, çeşitli sindirim yolu hastalıklarına neden olurlar. 

2016/07/20

Gıdalarda Son Kullanım Tarihi Ve Tavsiye Edilen Tüketim Tarihi


Tüm dünyada insanlar, gıda alışverişlerini gerçekleştirirken gıda ambalajı üzerinde ilk görmek istedikleri şey ürünün tüketilmesi için verilen sürenin ne zaman son bulduğudur. Mikrobiyolojik açıdan kolay bozulabilen ve bu yüzden kısa bir süre sonra insan sağlığı açısından tehlike teşkil etmesi muhtemel olan gıdalarda ‘son tüketim tarihi’, diğer gıdalarda ‘tavsiye edilen tüketim tarihi’ belirtilir.Raf ömrü, tavsiye edilen tüketim tarihi veya son tüketim tarihi olarak gıda etiketi üzerinde belirtilir. 
  • Tavsiye edilen tüketim tarihi, bir gıda maddesinin kalitesini (örneğin lezzeti) en üst düzeyde korumasının makul olarak beklenebileceği sürenin uzunluğudur.  Tavsiye edilen tüketim tarihi bulunan gıdalara örnek olarak, konserve, kurutulmuş ve dondurulmuş gıdalar verilebilir.
  • Son tüketim tarihi, belirtilen saklama koşullarında depolanması kaydıyla, bir gıda maddesinin tüketim için güvenli olduğu sürenin uzunluğudur.  Dolayısıyla, bu gıdaların son tüketim tarihinden sonra kullanılması, gıda zehirlenmesi riskine yol açabilir. Son kullanma tarihi bulunan gıdalara örnek olarak soğutulmuş süt ürünleri, pişirilmiş etler ve hazır salatalar verilebilir.
Raf ömrü genellikle gıdanın geliştirilmesi sırasında belirlenir. İmalatçı ilk olarak, gıdanın güvenliği ve/veya kalitesini etkileyen özellikleri (iç ve dış) belirler. Bu özellikler, kullanılan bileşenleri, imalat sürecini, ambalaj tipini (örneğin, vakumlu ambalaj veya bazen ürünün raf ömrünü uzatmak için kullanılan modifiye atmosfer paketleme) ve ürünün satışa sunulacağı depolama koşullarını içerir. Gerekli olduğunda, imalatçı, mikrobiyolojik numune alma ve analiz gibi farklı çalışmalar da yapabilir. 
Meyve ve sebze, üzüm dışındaki meyvelerden elde edilmiş şaraplar ve hacmen %10'un üzerinde alkol içeren içeceklerde son kullanma tarihi belirtilmesi zorunlu değildir. Son kullanma tarihi geçmiş ürünler tüketeceksek dahi şu gıdalara güvenmememiz gerekmektedir; çiğ tavuk, semiz otu-ıspanak gibi toprak kökenli bakteriyel yük içeren sebzeler,peynir (listeria grubu bakterilerin çoğalmasından dolayı), kıyma, şarküteri ürünleridir(salam, sosis, jambon gibi).
Raf ömrünün amacı, tüketicilerin gıdalardan güvenli ve bilinçli olarak yararlanmasına yardımcı olmaktır. Gıdaların raf ömrünün, sadece ürün sağlam ve hasar görmemiş olarak satın alındığında geçerli olduğu kabul edilmelidir. Tüketiciler, üreticinin depolama (özellikle sıcaklık) ve ürünün açıldıktan sonraki kullanımı ile ilgili talimatlarına daima riayet etmelidir. Tüketicilerin, gıda satın alırken, gıda israfını önlemek amacıyla raf ömrü bilgilerini dikkate alması da önerilir. Örneğin, son tüketim tarihi bulunan gıdaların aksine, tavsiye edilen tüketim tarihi bulunan birçok gıda, bu tarihten sonra da güvenli olarak tüketilebilir.  

2016/07/18

Maden Suyu Nedir?


Doğal maden suyu, yer altı sularından elde edilmiş mineraller ve karbondioksit gazı ile birlikte yeraltındaki çatlaklardan ilerleyerek yeryüzüne çıkar ve tamamen “doğaldır“. Soda ise, içilebilir suya yapay mineraller ve karbondioksit gazı eklenerek elde edilen “yapay”  bir içecektir. 
Maden suyu içinde; bikarbonat, sülfat, klorür, kalsiyum, magnezyum, florür, iyodür, demir,potasyum ve sodyum bulundurur. Vücudumuz ter, solunum,idrar ve spor ile mineral ve su kaybına uğrar. Su tüketiminin yanı sıra maden suyu tüketerek de mineral kaybını azaltabiliriz. Ayrıca maden suyu asitlidir yani içerisinde karbondioksit gazı bulunur. Bu gaz dilimiz ile temas ettiğinde geçici olarak tat algılayıcıları uyuşturur. Mineral tadın alınmasını baskılayarak içimi kolaylaştırır. 
Maden suları günlük kalsiyumu, mineral miktarını karşılar. Yorgunluğu giderir. İçerdiği mineraller sayesinde cildi pürüzsüzleştirir. Sindirim ve boşaltım sisteminde etkin rol oynar. Ayrıca içimi haricinde yüzünüze sürdüğünüzde cildinizin parlamasını ve genç görünmesini sağlar. 

2016/07/17

Doğru Bilinen Yanlışlar


En çok tüketilen ürünler hakkında doğru bilinen yanlışları beraber inceleyelim.
Diyet kola; kolanın çok zararlı olduğunun bilinmesine rağmen diyet kolaya bazı insanlar zararsızmış gözüyle bakmaktaydı. Ancak şeker yerine daha zararlı olan aspartam kullanıldığının farkına varılınca bu bakış açısı değişmek zorunda kaldı. Sadece kola olarak bakmak yerine tüm diyet içecekler için aynı durum geçerlidir.
İşlenmiş peynir; Peynir çok faydalı bir besin iken işlenmiş peynir bir o kadar zararlı. Birçok fast-food zincirinin hamburgerlerinde kullandığı bu peynir türü içerisinde sayısız katkı maddesi ve yüksek miktarda tuz bulunmakta. Ayrıca pastörize olan birçok peynir türünün de çeşitli işlemlerden geçtiği bilinen bir gerçektir.
Soya sosu; soya çok faydalı olmasına rağmen soya sosu bu özelliği taşımamakta. Soslar rafine edildikten sonra besin değerlerinin çoğunu kaybetmiş oluyor. Ayrıca çok fazla miktarda şeker ve tuz içeren bu soslar, bir petrol yan ürünü olan “heksan” yardımıyla yağından ayrılan fasulyelerden yapılıyor.Soya sosunu sağlıklı olarak düşünmek istesek de, son yapılan araştırmalar bunun tam aksini göstermekte.

Yer fıstığı; içerisinde vitamin, mineral ve lifin fazla miktarda bulunmasından dolayı çok faydalıdır. Ancak çok fazla tuz ve sağlıksız yağ içerir. Bu nedenle tüketimi sırasında çiğ ve tuzsuz halinin tercih edilmesi önerilmektedir.
Meyve suları; Hazır meyve suları fabrikasyon yöntemlerle ve çok sayıda üretildiğinden ister istemez bazı kimyasal işlemlere maruz kalıyor. Pastörize edilmiş olsa da, meyve sularının içerisinde mantar yaşama ihtimali bulunmakta ve bu oldukça büyük bir tehlike. Aynı zamanda meyve şekerinin etkisini artırmak amacıyla ekstra şeker eklendiği de bilinmekte ve yüksek şeker içeriği, bilinen zararlarının başında yer alıyor.

2016/07/16

Tüketilmesi Yasak Olan Yiyecekler


Günümüzün en büyük sorunlarından birisi sağlık/beslenme konusudur. Bu beslenme alışkanlıkları ülkeden ülkeye bölgeden bölgeye hatta yöreden yöreye değişiyor. Dünyanın farklı yerlerinde zararlı olduğuna karar verilip yasaklanan on yiyeceği paylaşıyoruz.
Arsenikli Tavuk; Avrupa ülkelerinde yasaktır. Hepimiz pembe renkli tavukların daha taze olduğunu düşünürüz ancak bu tavuklar içerisinde maalesef arsenik olduğunu bilemiyoruz. Arsenik kanser yapıcı olduğu için yasaklanmıştır. 
Casu Marzu; Fransa'da çok kullanılan bir peynirdir. Koyun sütünden yapılan İtalyan peyniri pecorino peynirinin içerisine sinek larvaları enjekte edilerek Casu Marzu üretilir. Zaten bu şekilde bakınca yeteri kadar ürkütücü olan bu peynirin içerisinde bazen içerisinde sinek larvaları mevcutken tüketilir ki bu daha tehlikeli bir durumdur. Çünkü mide asidi bu larvaları öldüremez ve bu larvaların bağırsaklara ve başka organlarına bulaşmasına neden olur.
Çiftlik Somonu; çiftlik somonunu yetiştirebilmek için çeşitli ilaçlar ve antibiyotik somonun renginin daha griye çalmasına neden olur. Eeh somonda gri olunca renginden uzaklaştığına göre gerçek rengine dönmesi için astaksantin denilen petrokimyasal madde eklenir.
Olestra; cipsler olestra adı verilen sentetik kalori ve kolestrol kaynağı bir yağdan yapılır.İngiltere ve Kanada ‘da vücuttaki mineralleri ve vitaminleri attığı için yasaktır.
Ortolan kuşu; Fransız soylularına yemek olmak için işkence görüyordu.Ta ki yasaklanana kadar.Peki işkence nasıldı.Kuş yakalandıktan sonra çevreyi karanlık olarak algılasın diye ya çok dar bir kafese konuyor ya da bu kuşun gözleri oyuluyordu. Ondan sonrasında kendi ağırlığının 4 katı ağırlığına sahip oluncaya kadar zorla yemek yedirilen bu kuş arkasından boğuluyor ve hiç bir parçaya ayrılmadan kızartılıyor.
Sassafras; bu ağaç yaprakları ve çiçekleri baharat olarak kullanılmakta ancak köklerinden elde edilen yağ akciğer kanseri yaptığından Amerika'da kullanımı yasaktır. 
Ractopamine katkılı et; bu madde hayvanlarda kas kütlesini arttırmak için kullanılan sentetik bir maddedir. Obeziteye, kalp rahatsızlıklarına, baş ağrısına, spazmlara neden olduğu için yaklaşık 160 ülkede yasaklanmıştır. 
Pastörize olmayan süt; içerisinde mikrop ve bakteri üreteceği için yasaktır. 
Kaz ciğeri; hayvanların boğazına metal tüp sokularak zorla yemek yemesi ile yapılmaya başlanıyor. Bu şekilde günde 2 kg’ den fazla yemek yedirilen bu hayvanların ciğeri normal durumundan 10 kat büyük olana kadar tekrarlanıyor ve sonrasında bu hayvanların ciğerleri bal ve süt içerisinde saklanıyor. Yani sağlığa zararlı olduğu için değil hayvanlara acı çektirildiği için yasak olan kaz ciğeri/ördek ciğeri Amerika’da ve 14 ülkede yasak.
Fugu balığı; Fugu balığı dünyadaki en tehlikeli omurgasız hayvanlardan birisidir. Doğru şekilde pişirilmediği takdirde ölüme yol açar. Çünkü içerisindeki tehlikeli nörotoksin maddesi doğru pişirilmediği takdirde ete nüfuz eder. Bu şekilde et ile de insana geçebilecek bu zehir insanı kısa sürede öldürecektir.

2016/07/14

Poşet Çaylar Hakkında En Çok Sorulan Sorular


İnsan vücudunun sağlıklı işlevini sürdürebilmesi için gerekli temel öğeler olan vitaminler, mineraller, bitkisel proteinler, karbonhidratlar vb. yanı sıra biyolojik etkilere sahip sekonder metabolitler (fenolik bileşikler, flavonoitler, vd.) için bitkilerin en önemli kaynağı oluşturduğunu bilinir. Her zaman bitkilerin çay olarak uygulanmasının en eski ve en basit ilaç şekli olarak bilindiğinin altını çizilir. Bir bitki materyalinin çay olarak kullanıldığında etkili olabilmesi için en önde gelen koşullardan birinin sıcak su içerisinde eşit oranda dağılabilmesi olduğunu belirtilir. Güvenilir markalar tarafından hazır halde sunulan poşet bitki ve meyve çayları, gerek kullanım kolaylığı sağlaması ve gerekse uzmanlar tarafından en doğru bitkilerin, en doğru oranlarda harmanlanarak hijyenik bir şekilde tüketiciye sunulması nedeniyle maksimum yararın sağlanabilmesi bakımından avantaj sağlamaktadır.
Hepimiz ilaç takviyesinin yanı sıra poşet bitki ve meyve çayları kullanmaya çalışırız. Bu kendimizi iyi hissetmemizi, soğuk günlerde daha dirençli olmamızı, rahatlamamızı, bitki çaylarından yeni lezzetler almamızı sağlar. Peki pratik olduğu için tercih ettiğimiz poşet çaylarda kullanılan ip, zımba ve lifler ne kadar sağlıklı? Poşet çaylar sağlığımıza ne gibi fayda ya da zarar verebilir?

Uygun koşullarda üretilmiş ve saklanmış olan poşet çaylar herhangi bir zehirlenmeye neden olmaz. Hastalıklarda tedavi edici değillerdir, ancak doktor tedavisi yanında destek olarak kullanılabilirler.  Poşet çaylarda kullanılan lifler yani filtre kâğıdı, bitki ve meyvelerin içindeki etken maddelerin suya geçişini sağlayan doğal liflerden üretilmiştir. bu demektir ki bu lifler zararlı değildir. Poşet çaylarda alüminyum zımba kullanılır. Gıdaya uygunluk sertifikası bulunan alüminyum tel teknolojisi ile üretilmiş ürünlerin tüketilmesinde sağlık ve hijyen açısından hiçbir sakınca yoktur. İzinli üretilen çaylarda bu tür bir risk söz konusu değildir. Kullanılan ipler ise, Tarım Bakanlığı’ndan izinli ve kaliteli tüm bitki ve meyve çayları uluslararası standartlara, yönetmeliklere ve Türk Gıda Kodeksi’ne uygun olarak üretilmektedir ve bu ürünlerde bu tür bir risk söz konusu değildir. Bazı ürünlerde demleme tavsiye edilmez. Kullanım şekli için ambalaj üzerindeki tavsiyeler dikkate alınmalıdır.

2016/07/13

Ekmek Hileleri


Özellikle Türkiye’de yoğun olarak tüketilen, sofralarımızın olmazsa olmazı ekmek, sahtekarların yoğun olarak işlem yaptığı gıda ürünlerinden biri. Kullanılan katkı maddeleri ile renk üzerinde oynamalar, bayatlama sürelerinin uzatılması ve daha bir çok hile ile sağlığımız hiçe sayılmakta, ekmeğimiz ile oynanmaktadır. 
En bilinen ve en çok başvurulan hilelerden biri gramajdır. Türkiye’de satılan ekmekler genellikle küçük gramajlıdır. Büyük ekmekler ise, daha uzun süre taze kalmaktadır. Eğer ekmek; soğuk havalarda 6 gün, sıcak havalarda 3-4 günden sonra halen bozulmamışsa ekmekte koruyucu madde kullanılmış demektir ve genellikle bu koruyucular bilinçsizce kullanıldığı için sağlık açısından problem oluşturabilmektedir. Kullanılan enzim ve kimyasal maddeler ekmeğin geç bayatlamasını sağlamaktadır. Ayrıca su kaldırma oranını artırarak gramaj konusunda da hileye destek olmaktadır. 
Esmer ekmekle ilgili yapılan açıklamalardan sonra insanların esmer ekmek tüketimine olan ilgisi arttığından, beyaz ekmeklere renklendirici katkı maddesi eklenmesiyle esmer ekmekle hemen hemen aynı renkte ekmekler üretilmeye başlanmıştır.  Ekmek yönetmeliğine göre kepek oranı artırılıp tuz oranı düşürülmeliydi, ancak bazı üreticiler karamel, malt ya da kakao kullanmayı tercih etmişlerdir. Karamel ve malt bulunması belli oranlarda kabul edilebilir olsa da fazla miktarı vücutta toksik madde üretimine sebep olmaktadır. 

2013 Temmuzundan bu yana ekmekte kullanılmakta olan 17 gıda katkı maddesi yasaklanmıştır. Un, tuz ve maya kullanılarak ekmek üretilmesi tavsiye edilmiştir. Ancak ambalajlı ekmeklerde raf ömrünü uzatmak için mecburen katkı maddesi kullanılmaktadır.

Yasaklanan katkı maddelerinden biri olan sistein ise, hamurun kolay işlenmesini sağladığı için uzun yıllar çok çeşitli unlu mamülde yoğun olarak kullanılmıştır. Sisteine insan saçı ve domuz kılından üretildiği için karşı çıkılmaktadır. Aslında sistein biyoteknolojik yöntemlerle yapılabilmekte ve bakterilerden elde edilebilmektedir. Bu yöntemle elde edilen sisteinin vejeteryan, helal ve kosher belgeleri mevcuttur ve gıdanın yanı sıra ilaç ve kozmetik sanayilerinde de kullanılmaktadır. Sisteinin kükürt grupları, buğday proteini olan glütenin disülfit bağlarını kırar ve hamurun viskozitesinin düşmesini sağlar. Sonuç olarak hamur daha yumuşak bir hale geldiğinden işlenmesi kolaylaşmaktadır. Ayrıca eklendiği hamurun hacminin artırmaktadır. Yasaklanmadan önce kullanılan sisteinin %12,5’i mikroorganizmalardan, %87,5’i ise hayvan kılı ve insan saçından elde edilmekteydi. Aslında insan vücudu için gerekli olan bu aminoasitin tamamının mikroorganizmalardan elde edilmiş olarak kullanılmasını kontrol etmek mümkün olmadığından yasaklanması uygun bulunmuştur.

2016/07/10

Konserve Zehirlenmesi


Gıda kaynaklı hastalık, içine yabancı etmen karışmış besin tüketimi sonucu meydana gelen herhangi bir hastalıktır. Genelde gıda zehirlenmesi kullanılsa da bu genelde hatalıdır.
Gerçek gıda zehirlenmesi besinde bulunan yabancı bir kimyasal madde veya doğal toksini yemek yoluyla meydana gelir. Gıda kaynaklı hastalıkların çoğu aslında patojen bakteri, virüs, prion veya parazitlerin neden olduğu gıda yollu enfeksiyonlardır. Bu tür enfeksiyonlar genelde besinin hatalı depolanması, hazırlanması veya servisinin yapılmasından kaynaklanır. Yemek hazırlanması sırasında, öncesi ve sonrasında hijyen kurallarına uyulması bir hastalığın bulaşma olasılığını azaltır. Besin kaynaklı hastalıklar çevreye etki eden pek çok toksin tarafından da meydana gelebilir.


Çok şiddetli  geçirilen gıda zehirlenmelerinin %90'ı Clostridium botulinum adlı bakteri nedeniyle olur.Uygun süre ve sıcaklıkta pişirilmeden kapatılan evde hazırlanmış konservelerin ve pişirilmeden tüketilen konservelerin tüketilmesinden kaynaklanan bakteriyel üreme sonucu zehirlenmeler ortaya çıkar. Zehirlenmelerin %52' si ise toksin içeren sebze konservelerinin sebep olduğu bilinmektedir.
Clostridium botulinum’un toksinlerinin besinler ile vücuda alınmasından sonra ortaya çıkan hastalığa botulizm denilmektedir. Toksin dünyada bilinen en güçlü zehirlerden olup ölümle sonuçlanabilecek rahatsızlıklara yol açabilir.
Sofralarımıza çeşitlilik katarken sağlığımızı da koruyabilmek için konserve ve turşu gibi salamura besinlerin hazırlanması, saklanması ve tüketilmesinde dikkat edilmesi gereken hususlar;
• Asitliği düşük fasulye, bezelye gibi besinlerin konservesi hazırlanırken mutlaka basınçlı tencere kullanılmalıdır.
• Konserve yapımında ısıya dayanıklı cam kaplar kullanılmalıdır. Turşu yapımında plastik kap kullanılacak ise Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı’ndan izinli kaplar tercih edilmeli ve turşu yapımında bu kaplar tekrar tekrar değil bir kez kullanılmalıdır.
• Kullanılmadan önce mutlaka cam kavanozlar ve kapakları 15-20 dakika kaynatılarak sterilize edilmelidir. Ayrıca, kavanoz kapaklarının paslı olmamasına özen gösterilmeli, kapaklar her konserve yapımında yenilenmelidir.
• Fasulye, bezelye gibi asitliği düşük olan besinlerin konserveleri hazırlanırken asitliği artırmak amacıyla limon suyu, limon tuzu veya sirke kullanılmalıdır.
• Hazır konserve satın alırken; etiketinde üretim ve son kullanma tarihine, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı’ndan üretim izni olmasına, kutuda kabarıklık, bombelik olmamasına; kutunun küflenmiş, paslanmış ve ezik olmamasına dikkat edilmelidir. Bombeleşme konservede bakteri ürediğinin bir göstergesidir.

2016/07/08

Gıda Endüstrisinde Kullanılan Yenilebilir Ambalajlar


Günümüzde artan tüketici taleplerini karşılamak ve ambalaj atıklarından doğan çevre kirliliğini önlemek amacıyla çok sayıda araştırmalar yapılmaktadır. Bu araştırmalar sonucunda üretilen ve ambalaj sektörüne yeni bir soluk getiren yenilebilir filmler, gıdanın kalitesini ve raf ömrünü arttırmakla birlikte çevre kirliliğini önemli derecede azaltmaktadır.
Yenilebilir (biyobozunur) film ve kaplamalar, gıda ile birlikte tüketilebilen,doğal kaynaklardan elde edilen, gıdanın kalitesini ve raf ömrünü arttıran, belirli bir su ve gaz geçirgenliğine sahip materyallerdir. Gıdanın su kaybını önledikleri gibi, oksijen geçirgenliğini azaltarak mikrobiyel bozunmayı da engellemektedirler. Ayrıca bu film ve kaplamalar çeşitli komponentlerle desteklenerek gıdanın organoleptik özelliklerini geliştirmekte, besin değerini arttırmakta, gıdaya renk ve parlaklık kazandırmaktadırlar. Çeşitli meyve ve sebzelere, fındık, fıstık, ceviz gibi kuruyemişlere, börek, pizza, poğaça gibi heterojen gıdalarda farklı katmanlar arasına yenilebilir film uygulanabilmektedir.

Yenilebilir film ve kaplamalar nem veya oksijen bariyeri oluşturmak, yüzeyde mikrobiyal bozulmayı geciktirmek, yüzey kurumasını sınırlamak, gıdaların yüzey görünümünü düzeltmek ve küçük porsiyonların yapışmasını önlemek amaçlarıyla uygulama alanı bulmaktadır. Yenilebilir kaplamanın içeriği, istenen özelliklere göre seçilir. Proteinler ve karbonhidratlar ürünlerin mekanik dirençlerini arttırmakla beraber kaplamaların gaz geçirgenliklerini de kontrol edebilirler. Lipidler ise daha çok su kaybını önlemeye yönelik olarak kullanılabilirler. Yenilebilir kaplama hazırlama teknolojisi, kaplamaya direnç ve esneklik veren plastikleştiricilerin ve diğer katkı maddelerinin seçimi, uygulanan teknikler ve kaplama kalınlığı kaplamanın son özellikleri üzerine etkilidir. Yenilebilir kaplamaların uygulanmasında daldırma, püskürtme, köpükleme, damlatma ve dökme teknikleri kullanılmaktadır. Kaplama tekniği, ürünün zarar görmeyeceği şekilde seçilmelidir. Koruyucular, antioksidan içeren çözeltiler ve diğer sulu materyallerde daldırma veya püskürtme metodu ile uygulanabilmektedir.
Akıllı gıda ambalajı olarak görülen yenilebilir filmlerin uygulama alanı sınırlıdır ve uygulanması maliyet gerektirmektedir.  Antioksidan ve antimikrobiyal madde taşıyıcısı olarak kullanılmalarına rağmen, bazı antioksidanlarla kanserojen etki göstermektedirler. Yeni bir teknoloji ürünü olduğu için yaygınlaşmadan önce geliştirilmesi gerekmektedir. Çevre kirliliğini önlemede ve gıda güvenliğini arttırmada önemli sonuçların elde edilmesini sağlayan yenilebilir film ve kaplamalar üzerine daha fazla araştırma ve geliştirme çalışmaları yapılmalıdır.

2016/07/07

Ton Balığı Konservelerinin Hazırlanışı ve Faydaları


Ton balığı yani Orkinos, yaklaşık 5-6 metre boylarında 900 kilograma kadar ağırlığa ulaşabilen hızlı yüzen ve kendinden küçük balıkları yiyerek beslenen bir balıktır.
Ton balığı tüketimi genel olarak konserve olarak yapılmaktadır. İçerisindeki yağ ayçiçek yağı olsa da tüketimi sırasında yağın süzülmesi gerekmektedir. Fazla tüketimi kolestrolün yükselmesine ve obeziteye yol açabilir.
Ton balığının faydaları ise, iyi kolestrolün artmasına yardımcı olur. Kan akışını hızlandırır. Omega 3 yağ asitlerini içerdiği için göz sağlığına çok faydalıdır. Selenyum içerir. Antioksidan etkisi yüksektir.
Ton balığı konserve üretiminden kısaca bahsedelim. Ton balıkları, okyanuslarda avlandıkları anda gemilerde bulunan dondurma sistemlerinde saklanarak dondurulurlar. Yurt dışından dondurulmuş olarak ithal edilen ton balıkları fabrikanın ilgili bölümüne getirilerek üretim aşamasına geçilir.
Fabrikaya getirilen balıklar -20,-25 C ' lerdeki soğuk hava depolarında muhafaza edilir.Soğutucu gaz olarak NH3 kullanılır.


Üretim yapılacağı günün bir gün öncesinde balıklar muhafazadan çıkartılır. Kalibre edilir. Boyutlarına göre ayrılır. Ayrılan her kalibre çözündürme havuzuna bırakılır. Havuzda bulunan şebeke suyundan balıklara olan ısı transferiyle çözünme sağlanır. Çözündürme suyu sürekli sirküle edilir. Her kalibrenin çözünme süresi farklıdır. Küçük boyutlar daha erken çözünür. Çözünen balıklar havuzdan alınarak işçiler tarafından iç organları ve kafaları temizlenir. Temizlenen ve yıkanan balıklar pişirme kasalarına konur. Pişirme otoklavlarında ön pişirme sağlanır.
Ön pişirme ile balığın hem mikroorganizma yükü azaltılır hem de bir sonraki işlem basamağı olan kazımaya kolaylık sağlanmış olur. Çiğ balığın kazınması zor olur.Ayrıca çiğ balıkla yapılan dolumlarda teneke kutularda kanlı su birikebilir. Pişirme işleminde dikkat edilecek nokta balığın soğuk noktasına ısının ulaşımı ve homojen bir pişmedir.
Pişirilen balıklara önce bir soğutma işlemi uygulanır. Otoklavdan çıkınca direkt kazıma yapılması mümkün değildir.
Kazımada balıklar işçiler tarafından temizlenir.Kafa, kılçık,pul,deri,kahverengi et uzaklaştırılır.Her partinin kazıması farklı zamanlarda yapılır.
Kazınan filetolar hemen üretimi yapılacaksa dolum makinelerine ,yapılmayacaksa soğuk hava depolarına götürülür.
Üretimi çeşidine göre farklı dolum makineleri kullanılır. Dolumu gerçekleştirilen kutulara salamura ilavesi yapılır. Salamuranın tuzu balığın da tuzu dikkate alınarak belirlenir. Çeşitli soslar da buna göre hazırlanır. Salamuranın ardından yağ ilavesi olur. Kutular kutu kapama makinelerinde hermetik olarak kapatılır. Kapanan kutular parti halinde sterilizasyon otoklavlarına alınır. 121 C'de uygun süre ve basınçta sterilize edilir. Sterilize edilen kutular ambalajlama bölümüne giderek ambalajlanır ve inkübasyon testi sonuçlanana kadar depoda bekletilir. Uygunluğu kesinleşince satışa sunulur.
Sterilizasyon tankında suyun sertliği de önemlidir. Fazla sert su kutuların üzerinde beyaz lekelere yani kireç birikmesine neden olur. Bu sebeple yumuşatma tankı süreki kontrol edilmelidir. Uygun şekilde ambalajlanıp depolanma süresi sonunda satışa sunulur.

2016/07/06

Doğal Şeker ve Rafine Şeker


Şeker bitkilerden elde edilen önemli bir besin maddesidir. Birçoğumuz- çayı şekersiz içsek ve maddi olarak şeker tüketmesek bile- gün içersinde tükettiğimiz gıdaların içersinde doğal şeker tüketiyoruz. Örnek olarak, ekmek, süt, patates vb. gibi temel besinlerimizde sıklıkla faydalanıyoruz.
Kristal şeker, şeker kamışından elde edilmiştir ilk olarak. Çok su ve sıcak havayı seven şeker kamışı daha çok tropikal iklimde yetişebilir. Eskiden şeker pancarının suyu sıkılıp ya hemen kullanılırmış ya da daha uzun ömürlü olabilmesi için konsantre edilip, çöken kristal tortular buharlaşma işleminden sonra kristal şeker olarak kullanılırmış. Bu yöntem doğal şeker elde edilme yöntemidir.
Doğal yöntemlerde beyazlatma işlemi kükürt dioksit ya da kireç sütü ile yapılırken, fabrika üretiminde kömür ve hayvan kemikleri kullanılmaya başlanmıştır. Hatta daha sonralarda -ve günümüzde- sentetik beyazlatıcılar çok sık kullanılmıştır.

Bütün şeker çeşitlerini kısaca bi açıklamak gerekirse;
  1. Glikoz nişastanın parçalanması ile elde edilen bir şekerdir ve doğal şekerden faklı olarak direk kana karıştığı için oldukça zararlıdır. Ucuz olduğu için piyasadaki yapay ballarda kullanılmaktadır, dikkat edilmelidir.
  2. Früktoz meyvelerdeki şekere verilen isimdir. Bu şekeri meyveden ayırmak zor olduğu için, ayırma işleminde çeşitli kimyasallar kullanılmaktadır.
  3. Rafine şeker, şeker pancarı ve kamışından kimyasallar kullanılarak elde edilen kristal şekerdir, tatlının zehirlenmesine katkıda bulunma olasılığı yüksektir diyebiliriz.
  4. Toz şeker rafine şekerin toz halidir.
  5. Kesme şeker toz şekerin kimyasal yapıştırıcılarla şekillendirilmiş halidir.
  6. Mısır şurubu mısırın kimyasallar ile parçalanmasıyla elde edilir. Glikoz gibi direk kana karışır ve GDO’lu olabileceği için rafine şekerden daha zararlıdır.
  7. Aspartam yapay tatlandırıcıdır ve kanserojendir.
  8. Balda ki doğal şeker tüm şekerleri içerir ancak fabrika üretimindeki yapay ballar hariç.
Rafine şekerin gereğinden çok kullanımı sonucunda, uykusuzluk, baş dönmesi, alerji, manik depresyon, kardiyovasküler hastalıklar, saç dökülmesi, dikkat bozukluğu, hipertansiyon, obezite ve diyabet gibi hastalıklar ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle şeker tüketimi sağlık açısından dikkat edilmesi gereken en önemli hususlardan birini oluşturmaktadır.

Doğal Şeker ve Rafine Şeker


Şeker bitkilerden elde edilen önemli bir besin maddesidir. Birçoğumuz- çayı şekersiz içsek ve maddi olarak şeker tüketmesek bile- gün içersinde tükettiğimiz gıdaların içersinde doğal şeker tüketiyoruz. Örnek olarak, ekmek, süt, patates vb. gibi temel besinlerimizde sıklıkla faydalanıyoruz.
Kristal şeker, şeker kamışından elde edilmiştir ilk olarak. Çok su ve sıcak havayı seven şeker kamışı daha çok tropikal iklimde yetişebilir. Eskiden şeker pancarının suyu sıkılıp ya hemen kullanılırmış ya da daha uzun ömürlü olabilmesi için konsantre edilip, çöken kristal tortular buharlaşma işleminden sonra kristal şeker olarak kullanılırmış. Bu yöntem doğal şeker elde edilme yöntemidir.
Doğal yöntemlerde beyazlatma işlemi kükürt dioksit ya da kireç sütü ile yapılırken, fabrika üretiminde kömür ve hayvan kemikleri kullanılmaya başlanmıştır. Hatta daha sonralarda -ve günümüzde- sentetik beyazlatıcılar çok sık kullanılmıştır.

Bütün şeker çeşitlerini kısaca bi açıklamak gerekirse;
  1. Glikoz nişastanın parçalanması ile elde edilen bir şekerdir ve doğal şekerden faklı olarak direk kana karıştığı için oldukça zararlıdır. Ucuz olduğu için piyasadaki yapay ballarda kullanılmaktadır, dikkat edilmelidir.
  2. Früktoz meyvelerdeki şekere verilen isimdir. Bu şekeri meyveden ayırmak zor olduğu için, ayırma işleminde çeşitli kimyasallar kullanılmaktadır.
  3. Rafine şeker, şeker pancarı ve kamışından kimyasallar kullanılarak elde edilen kristal şekerdir, tatlının zehirlenmesine katkıda bulunma olasılığı yüksektir diyebiliriz.
  4. Toz şeker rafine şekerin toz halidir.
  5. Kesme şeker toz şekerin kimyasal yapıştırıcılarla şekillendirilmiş halidir.
  6. Mısır şurubu mısırın kimyasallar ile parçalanmasıyla elde edilir. Glikoz gibi direk kana karışır ve GDO’lu olabileceği için rafine şekerden daha zararlıdır.
  7. Aspartam yapay tatlandırıcıdır ve kanserojendir.
  8. Balda ki doğal şeker tüm şekerleri içerir ancak fabrika üretimindeki yapay ballar hariç.
Rafine şekerin gereğinden çok kullanımı sonucunda, uykusuzluk, baş dönmesi, alerji, manik depresyon, kardiyovasküler hastalıklar, saç dökülmesi, dikkat bozukluğu, hipertansiyon, obezite ve diyabet gibi hastalıklar ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle şeker tüketimi sağlık açısından dikkat edilmesi gereken en önemli hususlardan birini oluşturmaktadır.

2016/07/05

Gıdalarda Tütsüleme


Tütsüleme ya da füme yapma yiyeceklerin duman  altında hazırlanması işlemidir. Et ve balık en çok tütsülenen gıdalardandır ancak kümes hayvanları ve peynirlerde tütsülenebilir. Tütsüleme de amaç; etin içerdiği suyun bir miktarının uzaklaştırılması ve dumandaki bakteri öldüren maddelerin ete geçmesini sağlayarak ette başka mikroorganizmaların çoğalmasını önlemektir. İşin özü balığa veya ete ateş göstermeden dumanla pişirmektir.
Tütsüleme için kullanılan duman genellikle meşe veya kayın odunu yakılarak elde edilir. Bazen akçaağaç, elma, kiraz ve erik ağaçlarından da elde edilen odunlar kullanılabilir.

Tütsülemede ki asıl amaç; yeni ürün eldesi, tadın değişimi, antimikrobiyal ve antioksidatif etki ve yeni renk oluşumlarının sağlanmasıdır.
Tütsü denildiğinde birçok insanın aklına odun yakıldığında çıkan duman gelebilir. Fakat gıdaya uygulanacak dumanın filtre edilmiş bir duman olması gerekmektedir. Fırınlar ise özel tütsüleme işlemi için tasarlanmış olması gerekmektedir. Aksi halde istenilen neticeler alınamayabilir. Aynı zamanda tütsüde kullanılacak odunda çok önemlidir. Aslında bir istinası vardır. Reçineli ağaçların odunları tütsü için uygun değildir. Bunun haricinde kayın, meşe, çınar, ıhlamur vb. gibi ağaçların odunları kullanılabilir. Günümüzde geleneksel yöntemlerle tütsüleme işlemi bazı yörelerde halen yapılmaktadır.
Tütsüleme uygun koşullarda yapılmadığı takdirde sağlığa zararlı bileşikler meydana getirebilmektedir. Bunların başında polisiklik aromatik hidrokarbonlar (PAH) gelir. PAH’lar kanserojen etkiye sahip bir bileşiklerdir. Bunun yanı sıra formaldehit ve istenmeyen bazı fenolik bileşikler açığa çıkabilmektedir.

2016/07/04

Lif Nedir?


Lif; insan vücudunda sindirilemeyen bitkisel kaynaklı maddelerdir. Besinsel lifin diveriküloz, kabızlık, hemoroit, kolon (kalın bağırsak) kanseri, şişmanlık, diyabet ve kalp damar hastalıklarına karşı koruyucu etkisi olduğu kesin olarak kanıtlanmıştır.
Lifin en etken olduğu yer bağırsaklardır. Bağırsaktan geçiş hızı arttıkça su ve besin emilimi azalır. Geçiş hızı artarsa, besinler bağırsakta fazla bekleyeceğinden bağırsakların normal florası bozulur ve bakteri çoğalır ve toksik madde üretimi artar. Toksik maddeler ise bağırsak hastalıklarına yol açar. 
Konstipasyon; dışkı sertliği, dışkı miktarının azlığı, bağırsak geçiş hızının uzun olması gibi pek çok soruna neden olan ve en sık karşılaşılan bağırsak fonksiyonu düzensizliklerinden birisidir. Bu durum hemoroit, divertiküloz başta olmak üzere pek çok hastalığa ve hatta kolon kanserine neden olmaktadır. Bazı araştırmacılar düşük seviyede besinsel lif tüketimi nedeniyle bağırsakta uzun süre kalan besinlerin toksik maddelerin artacağını, besinsel lif kaynaklı beslenildiğinde ise toksik madde miktarının azalacağını ortaya koymuştur.
Besinsel lif içeriği bakımından zengin bir diyet yerine yağ ve şeker oranı yüksek bir diyete bıraktığında fazla kilo alımına neden olmaktadır. Aşırı kilo alımı ve obezitenin yetişkinlerde şeker hastalığına neden olduğu bilinmektedir. Kolay sindirilebilir karbonhidrat kaynaklarının düzenli tüketimi, kan şekeri ve insülin direncinde fazla dalgalanmalara neden olur. Aşırı karbonhidrat tüketiminin Tip2 diyabet ve obeziteye neden olduğu bilinmektedir. Yüksek oranda besinsel lif tüketimi şeker düzeyini ve insülin ihtiyacını düşürerek diyabetli kişilere yarar sağlar.

Besin kaynaklı liflerin bizlere sağladığı bir diğer önemli özellik ise yüksek oranda mineral içermeleridir. Vücuda alınan mineral madde miktarını attırırlar. Mineral maddeler tahılların dış kabuk kısmında bulundukları için tam tahıllı ürün tüketmek gerekir.
Besinsel lif tüketimini arttırmak için beyaz yerine tam tahıllı ürünler seçilmelidir. Evde hamur ürünleri yapılacaksa da kepekli ya da tam tahıllı unlar tercih edilmeli. Bununla birlikte baklagil tüketimi de önemlidir.  Nohut, kuru fasülye, mercimek gibi ürünler salatayla birlikte tüketildiğinde besleyiciliği ve besin kaynaklı lif alımını olumlu yönde etkiler. Sebze ve meyvenin tüketimi çok fazla olmamakla birlikte besinsel lif alımını arttıracaktır. Özellikle meyveler iyice yıkanarak( güzel bir yıkama için sirke kullanılabilir) kabuğuyla birlikte tüketilmelidir.
Yaş ve cinsiyete bağlı olarak değişmekle birlikte, günde ortalama 20-30 gram besinsel lif alımı sağlık için en ideal miktardır.

2016/07/03

ŞALGAM SUYUNUN BİLİNMEYEN YARARLARI


Şalgam turpgillerden bir bitkidir. Yaprakları da yenilebilen bu bitkinin, besin değeri çok yüksektir. Karbonhidrat, lif, yağ, fosfor, kalsiyum, demir, sodyum,potasyum, magnezyum, A, B1, B2, B3 ve C vitamini içerir. 
Ülkemizde üretilen, kırmızı renkli ve ekşi olan bir laktik asitli fermantasyon ürünüdür. Besleyici değeri oldukça yüksek olan şalgam, aynı zamanda mikrobiyolojik olarakta güvenilirliği tespit edilmiş bir fonksiyonel üründür. Üretiminde hammadde olarak bulgur unu, şalgam turbu, su, ekşi hamur, kara havuç ve tuz kullanılmaktadır. Şalgam suyu iki yöntem ile elde edilmektedir;
Geleneksel yöntem ve doğrudan üretim ile elde edilmektedir.Ayrıca evde üretimi de mümkündür.
Şalgam suyu gibi fermente ürünler, iki fermantasyon (mayalanma) sonunda ortaya çıkarlar. İlk fermantasyon sonunda oluşan alkol, ikinci fermantasyon ile şalgam suyuna dönüşür. Bu noktada dikkat edilmesi gereken, alkolün tamamının şalgam suyuna dönüşmüş olmasıdır. Zira bahsi geçen alkol etil alkoldür(sarhoşluk veren alkol). Alkol tüketmemekte özen gösteren insanlar için bu durum dikkatlerden kaçmamalıdır. Bu yüzden, şalgam suyu üretimi ve üretim sonu analiz sonuçları için firmalardan bilgi istenmelidir.
salgam
Şalgamın yararlarından bazıları şunlardır;
  • Apse, dolama, çıban, ergenlik sivilceleri ve egzama hastalıkları tedavisine katkıda bulunur.
  • Akciğer ve bronşları temizler.
  • Laktik asit’ten dolayı, sindirimi kolaylaştırma ve bazı minerallerden daha fazla yararlanabilme gibi olumlu özellikler barındırır.
  • Bileşimindeki havuçtan dolayı kalp ve damar hastalıkları için, bağışıklık sistemi için olumlu katkılarda bulunur.
  • Yüksek B vitamini içeriğinden dolayı sinir sistemini yatıştırıcı özelliği vardır.
  • Mineral ve vitamin bakımından oldukça zengindir.
  • Kanser üzerinde olumlu etkileri vardır.
  • Lif kaynağıdır, kabızlığa iyi gelir.
  • Toksiklerin atılmasına yardımcı olur.
  • İdrar yolu enfeksiyonları ve taş düşürmede etkilidir. 
Zararlarına gelince;
  • Tüketimde aşırıya kaçılmamalıdır, fazlası yarardan çok zarar verebilir.
  • İştah açıcı özelliğinden dolayı, diyet yapanlar için hayatı zorlaştırabilir.
  • Tuz içeriğinden dolayı yüksek tansiyon hastaları için zararlı olabilir.
  • Troid hastaları ve mide-bağırsak hastaları kontrollü tüketmelidir.
  • Hassas bünyeye sahip olanlar ve özel bir hastalığı olanlar için danışılarak, kontrollü tüketilmelidir.

2016/07/02

ALÜMİNYUM FOLYO KULLANIMI


Alüminyum folyo, gıda korunması özelliğine sahip çok ince tabaka olup yiyeceklerin saklanması ve pişirilmesinde mutfağımızın vazgeçilmezleri arasındadır. Ateşe dayanıklılığı nedeniyle bizlere kolaylık sağlayan alüminyum folyo,bazı maddelerle bir araya geldiğinde reaksiyona geçip çözülerek gıdaların alüminyum emmesine neden olabilir. Özellikle sıcak, sulu, asitli yiyeceklerin alüminyum folyoyla beraber pişirilmesi yada uzun süre alüminyum folyoya maruz kalmasıyla ilgili yapılan araştırmalar folyodaki alüminyum maddesinin yiyeceklere geçtiğini göstermektedir.
Vücutta demir, çinko gibi bazı minerallerin yararları olsa da miktar olarak fazlalaşması durumunda toksik etkiler oluşturmaktadır. Ağır metallerin yoğunlukları, suyun yoğunluğunun beş katı kadardır. Vücudumuz tarafından işlem göremez ve vücutta birikirler. Bakır, Alüminyum, Kurşun, Arsenik, Platin, Civa gibi ağır metaller buna yalnızca birkaç örnektir.

Isıtma işlemi yapılmaksızın, tamamen koruma amaçlı olarak alüminyum folyo içinde, gıda saklamak uygundur; Ancak yüksek ısıda (fırın, mikrodalga) su oranı yüksek gıdaların folyo içine yada çizik alüminyum kaplarda pişirilmesi sakıncalıdır. Pişirilme sırasında oluşan buhar, folyoyu oluşturan alüminyumun çözünerek gıdaya karışmasına ve vücutta metal birikimine sebep olur.
Yapılan araştırmalarda Alzheimer hastalarının beyin dokularında yüksek oranlarda alüminyum bulunduğu ortaya çıkmıştır. Bu nedenle başta Alzheimer olmak üzere anemi, kemik erimesi, zeka geriliği ve kanser gibi hastalıklara neden olmaktadır.
Alüminyum folyoyu özellikle asitli ve yüksek ısıda pişirilen yiyecekleri, dondurulmuş gıda maddelerini sarmak için kullanmaktan kaçınabiliriz.Alüminyum folyo  yerine yağlı kağıtlar, paslanmaz çelik kaplar, fırına girebilen karton gıda kapları kullanmaya çalışabiliriz. Alüminyum folyo besinlerin pişirilme ve ısıtma işleminde  kullanılmamalıdır. Buzdolabında alüminyum folyo ile sağlıklı saklama yapılabilmektedir fakat yiyeceklerin ıslak, asidik-bazik,yada çok tuzlu karakterde olmamasına dikkat edilmelidir.

2016/07/01

Goji Berry Meyvesi Gerçeği


Çin, Moğolistan ve Tibet’te Himalayalarda bulunan goji berry, yaklaşık 6000 yıldır kullanılan bir meyvedir. Sağlığa birçok faydası olan bu meyve ülkemizde kurt üzümü olarak bilinir. Kuvvetli bir antioksidan olan goji berry; Çin’de tıp alanında 2000 yıldır kullanılmaktadır.
Goji berry küçük yumuşak meyveleri olan bir bitkidir. Çok sulu ve tatlıdır. Tadı, yaban mersini ve kiraz arasında olan goji berry taze meyve olarak tüketildiği gibi kuru üzüm olarak da tüketilmektedir. Bu meyvenin yapraklarından bitki çayı, saplarından da yağ yapılmaktadır.  Hemen her toprakta yetişen bir bitki türüdür ve çok sulu ortamları ve güneşi sever. Bitkide en güzel verim 4-5 yaşlarından sonra alınmaktadır. Şemsiye modeli ile budama yapılırsa bitkiden daha fazla verim alabilirsiniz.

Goji berry, 19 ayrı aminoasit, % 13 protein, yüksek değerde betakaroten, 21 iz minerali, çinko, demir, fosfor, B-complex, %8 E vitamini, Zeaxanthin, Germanyum, carotenoids, Beta Sitosterol, Cyperone, Solavetivone, Physalin, Betaine ve çok yüksek oranda C vitamini içerir.
Güçlü bir antioksidan olması nedeniyle ürün bu zamanlarda çok fazla ilgi görmekte. Doğal bir yağ yakıcı olduğundan kilo vermek isteyen tarafından çok fazla tercih ediliyor. Ayrıca kanserle savaşır. Kolestrol ve kan şekerini düzenler. Kan basıncını düşürür. Göz sağlığına iyi gelir özellikle ileriki yaşlarda meydana gelen katarakt oluşumunu azaltır. Hafızayı güçlendirir. Bol miktarda vitamin ve mineral içerir, bağışıklığı güçlendirir. Kas ve kemik dokusunu korur. Cilt için de kullanılabilir.